Kahve; Kendi Başına Dildir.
Kahve; zamanına, yerine ve kiminle içildiğine göre farklı anlamlar barındırır tek başına, yalnız ve özgürce.
Bazı kahveler uzaklara bakılarak içilir; kokusu hasret kokar, yudumunda bolca özlem, telvesinde göz yaşı vardır.
Bazı kahveler dostla içilir; tadında, kokusunda sevgi ve muhabbet vardır.
Yağan yağmuru izlersin elinde buharı tüten bir fincan kahvenle, mutluluğu her yudumunda barındırır.
Bazı kahveler bahanelerle içilir; ilk adımı attırır.
Bazı kahveler mecburiyeti unutmak için içilir :
Bazı sabahlar saatin alarmı çalar, uyanmak istemem. Mecbur kaldığımız yaşam düzenin getirdiği dürtüler "hadi kalk, işe gitme vakti, zamanın daralıyor" gibi.
Yaz mevsimi hariç diğer zamanlar da odanın içi yarı karanlık, yarı aydınlıktır. Üzerimde battaniyenin yumuşaklığı ve sıcaklığını hissederim. Gecenin soğuğu odaya dolmuştur, yüzüme vuruyordur, üşürüm. Kafamı da battaniyenin içine alırım, o sıcaklığı yüzümde de hissetmeye başlarım. O an sebepsiz mutluluk doldurur içimi, sevdiğim bir fiili gerçekleştiriyorum. Ancak yine mecbur kaldığımız yaşam düzeni mutluluğumuzu yarıda kesmemize sebep olur, bozarım anın tadını, kalkarım, istemesem de! Açarım pencereyi, ciğerlerimi temiz havayla doldururum. İşe gitmek için hazırlanmaya başlarım ama günü pardon mecbur yaşam düzenini devam ettirebilmem için bir şeyler eksik kalmıştır. Tam o zaman kahve zamanıdır. Evden çıkmadan önce içtiğim kahve bambaşka konuşur bana, sorumluluklarımı hatırlatır. Her şeyin zamanında olması gerektiğini hatırlatır. Öyle tatlı ve yumuşak dili vardır ki, mecbur çektiğimiz yeni yaşam düzenini, yaşamak istiyormuşuz gibi hissettirir.
Yaşamımın her farklı hissini sığdırabilmişim bir fincan kahveye.
0 Yorumlar